İsmail Kulakçıoğlu
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1. maddesinde “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar” denir.
Ne güzel! Kulağa da hoş geliyor.
Cümleyi ikiye bölüp sözcük sözcük düşündüğümüzde ortaya şu çıkar:
Bütün insanlar özgürlük açsından doğuştan eşittir.
Bütün insanlar onur bakımından doğuştan eşittir.
Bütün insanlar haklar bakımından doğuştan eşittir.
Peki dünyadan Türkiye’ye doğru geldiğimizde gerçekten bütün insanlar özgür, onur ve haklar açısından eşit doğar mı?
Akıl ve vicdan sahibi her insanın bu soruya vereceği cevabı tahmin edebilirim. Bu nedenle bir şey demeyeceğim; ama evrensel eşitlik konusu şöyle açılabilir:
Diğer yoruma dayalı bilimlerde olduğu gibi hukukta da eşit kavramının tanımlanmasında ortaya çıkan güçlük: Toplumsal ilişkilerin göreceliğinden; hukukun teori ile pratik arasından gidip gelmesinden kaynaklanır.
Eşitlik kavramı toplumsal ilişkilerin göreceliğine bağlı olarak mutlaklaştırılamaz. Örneğin, malum bazı Müslümanların çoğunlukta yaşadıkları ülkelerde İncil’in tebliği yasaktır. O ülkelere elinize beş tane İncil alıp “Bunları tebliğ etmeye geldim” dediğinizde kafanızı yerinde bulmama olasılığı abartı değil, gerçektir. Ancak bu malum ülke vatandaşlarından bazıları Batılı dediğimiz, hukukun üstünlüğüne önem veren ülkelere gitmeleri ve inançlarını tebliğ etmek istemeleri bir yargılama nedeni olmaz. Yine malum olan ve olmayan Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerde insanlar inançlarını resmi şeklide Hristiyan olarak değiştiremezler; ibadet yerleri manipüle edilebilir ya da aba altından değnek gösterilerek baskılanabilirler. Konuya eşitlik bağlamında yaklaştığımızda bu malum olan ve olmayan ülkelerde insanların inançlarını seçme, tebliğ etme ve inançlarını sınırlandırmadan yaşama hakkı bakımından eşit olduğunu söyleyebilir miyiz?
Eşitlik kavramı hukukun teori ile pratik arasından gidip gelmesine, hukukun üstünlüğünün yok sayılmasına bağlı olarak oynaktır; ülkeden ülkeye farklılık gösterir (bu yazının boyutunu aşması nedeniyle okuyucuya “İnsan Hakları teorisi ve Hukuku”[1] kitabını okumaları tavsiye edilir). Denildiği gibi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre tün insanlar eşit doğar. Ama Hindistan ve bazı malum Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerde olduğu gibi insanların doğuştan eşit haklara sahip olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü insan yavrusu daha doğmadan geleceği ve onuru egemen yönetim tarafından biçimlendirilmiştir.
Eşitlik, eşitsizlik üzerine düşünce parçacıkları, buyurun:
Sovyet devriminin uzun uzun sosyolojik analizleri yapıldı. Kanımca devrimin dönüştürücü gücü “Kahrolsun istibdat, ekmek ve adalet istiyoruz’” sloganında yatıyor.[2] Rus halkı istibdat (baskıcı, tek adam) yönetimi altında ezilmişlerdi, bıkmışlardı, kurtulmak istiyorlardı. Çünkü temel ihtiyaçlarını karışılmaktan yoksundular ve adalet onlar için işlemiyordu.
Irkçılığın olduğu yerde insanların doğuştan eşit olduğunu söyleyebilir miyiz?
Neredeyse torpilsiz resmi bir işin yapılamadığı bir ülkede torpili olmayanların doğarken bile diğerlerine göre eşit haklardan yararlandığını söyleyebilir miyiz? (Geçenlerde dinledim, sadece kariyer yapabilmek için insanlar ücretsiz çalışmak zorunda kalıyor. Belki bu normal gelebilir, ama garip olan insanın ücretsiz çalışabilmek için torpil araması:-)
Eğitime dokunmayalım… Dokunalım… Dokunmayalım… Hadi dokunalım: O kadar adilseniz neden Türkiye’de bir Hristiyan ilahiyat okulu açılamıyor!
Tanrı insanlara eşit davranıyor mu? Bu önemli bir sorudur ve Hristiyan Teizmi bu soruyu şöyle cevaplar: “Evet! Âdem ve Havva’nın bir elbiseleri bile yoktu.” Kendi yollarını çizmeden önce sevgiyle birbirlerini kabul etmişlerdi. Cinsiyetçi de değildiler.
Öyleyse ne oldu da eşitlik bozuldu? Tevrat, Yaratlış 3. bölümde insanın Tanrı gibi olmak istemesi tüm hatalı kararlarının başlangıcını oluşturur. Gerisi günümüze çorap söküğü gibi gelir: Hristiyan Teizmi eşitsizlik (ve insanın diğer tüm problemli durumlarını) insanın aldığı hatalı kararlara bağlar.
Hristiyan Teizmini anlamayı kolaylaştıracak son bir soru: Yaratılışta siyaset var mıydı?
Yoktu! siyaset insanın hatalı kararlarından çıkmış, insanlar arsında eşitliği, adaleti bozmak dışında başka bir işe yaramayan ilişki zinciridir.
Siyaset dün, bugün öyledir; yarın da öyle olacak!
[1] Mustafa Erdoğan İnsan Hakları Teorisi ve Hukuku. Orion Kitabevi. Ankara, Kasım 2012.
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekim_Devrimi (31.01.2021)